Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Engin
Yurtçu, Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı. Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde
kadın hastalıkları ve doğum ile ilgili genel tanı ve tedavi hizmetleri verecek olan Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu,
kadınlarda en sık görülen jinekolojik kanser türleri arasında yer alan serviks (rahim ağzı) kanseri
hakkında merak edilenleri cevaplandırdı.
Serviks kanseri sıklığının, etkin tarama programları sayesinde son yıllarda gelişmiş ülkelerde azalmış
olduğuna vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, buna karşın dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde
önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ettiğini kaydetti.
“2020 Yılı İçin Türkiye’de 2 Bin 532 Yeni Vaka”
Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, tarama yöntemlerine ulaşımın kısıtlı olmasından
ötürü serviks kanserinin jinekolojik kanserler arasında en sık rastlanılan kanser türü olduğunu ifade
eden Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Serviks kanseri, 2020 yılında dünya genelinde 604 bin yeni
vaka ve 342 bin ölümle, kansere bağlı kadın ölümlerinde dördüncü sırada yer almaktadır. Bu
ölümlerin yüzde 90’ı az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde olmaktadır. 2020 yılı için Türkiye’de 2
bin 532 yeni vaka ile bin 245 serviks kanserine bağlı ölüm tahmin edilmektedir.” dedi.
Erken Teşhis Tedavide Çok Önemli!
Serviks kanseri ve kanser öncülü lezyonların (preinvaziv lezyonların) neredeyse tamamından HPV
(insan papilloma virüsü) enfeksiyonlarının sorumlu tutulduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu,
“HPV’nin 200’den fazla tipi mevcuttur, HPV tip 16 ve 18 en sık görülen ve en karsinojenik tiplerdir.
Serviks kanseri aslında persiste eden HPV enfeksiyonu ile ilişkili lezyonlara bağlı uzun bir preinvaziv
döneme (kanser öncesi dönem) sahip olması, bu preinvaziv lezyonların HPV testi, servikal sitoloji gibi
tarama programları ile erken teşhis edilmesi, bu lezyonların efektif bir şekilde tedavi edilebilmesi ve
HPV aşılarının kullanıma sunulması ile önlenebilir bir hastalık olarak kabul edilmektedir.” ifadelerini
kullandı.
“Vakaların Çoğu Hiç Taranmamış veya Yetersiz Taranmış Kadınlarda”
Serviks kanseri vakalarının çoğunun hiç taranmamış veya yetersiz taranmış kadınlarda meydana
geldiğine dikkat çeken Yurtçu, “Tarama stratejilerinin amacı invaziv kansere ilerlemesi muhtemel
servikal kanser öncülü lezyonları saptamak ve tedavi etmektir. Bunun yanında kansere ilerlemeyecek
geçici HPV enfeksiyonu ve ona bağlı iyi huylu lezyonlara gereksiz müdahalelerden kaçınmak tarama
stratejilerinde önem arz etmektedir.” diyerek açıklamalarına devam etti.
“Tarama Sayesinde Kansere İlerlemeden Öncül Lezyonların Tedavisi Mümkün”
Ülkemizde bilimsel verilere uygun tarama ve yönetim programlarının mevcut olduğunu dile getiren
Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, “Kadınlarımızın serviks kanseri, kanser öncülü lezyonlar ve HPV
hakkındaki bilgi düzeyleri ve farkındalıkları artıkça tarama programlarına katılımları artmaktadır.
Tarama sayesinde kansere ilerlemeden öncül lezyonların tanısı ve tedavisi mümkündür.” diye
konuştu.
Rahim Ağzı Kanseri Taraması Ücretsiz Yapılabiliyor
Cinsel yönden aktif kadınların rahim ağzı kanseri için tarama testlerine 21 yaşında başlanmasının
önerildiğini belirten Yurtçu, “21-29 yaş arası kadınlar için 3 yılda bir sitoloji ile tarama yapılması
önerilmektedir. 30 yaşından sonra ise HPV ve smear testlerinin beraber kullanıldığı tarama stratejileri
önerilmektedir. 65 yaş ve üstü kadınlarda önceden yeterli tarama yapıldıysa ve tarama sonuçları
negatif ise taramaya devam etmeye gerek yoktur.” şeklinde konuştu. Kadın Hastalıkları ve Doğum
Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Yurtçu, Ülkemizde rahim ağzı kanseri taramalarının Kanser Erken Teşhis,
Tarama ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM), Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM), Toplum Sağlığı
Merkezlerinde (TSM) ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinde (SHM) ücretsiz olarak yapıldığını da sözlerine
ekledi.
“Rahim Ağzı (Serviks) Kanserinin Gelişimindeki En Önemli Risk Faktörü Human Papilloma Virüs
(HPV)”
Rahim ağzı kanserinin erken dönem belirtileri arasında; vajinal akıntı (kanlı ve kötü kokulu), ilişki
sonrası kanama ve düzensiz vajinal kanamanın yer aldığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, “Rahim
ağzı (serviks) kanserinin gelişimindeki en önemli risk faktörü human papilloma virüs (HPV) ile olan
uzun süreli enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonların özellikle cinsel yollarla bulaştığını bilmek önemlidir.
Bunun dışında sigara kullanımı, genital enfeksiyonlar ve immun yetmezlik gibi durumlar rahim ağzı
kanser riskini arttırabilir.” dedi. Rahim ağzı kanserinin ve öncül lezyonlarına teşhisin anormal tarama
testi sonuçları saptanan hastalarda yapılan rahim ağzı görüntülemesi (kolposkopik) esnasında alınan
biyopsiyle konulduğu bilgisini veren Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi, yine jinekolojik muayene
esnasında bir lezyondan şüphelenildiğinde alınan biyopsiyle de tanı konulabildiğini dile getirdi.
“Erken Evrede Saptanmışsa Genellikle Cerrahi Tedaviler Kullanılmaktadır”
Rahim ağzı kanseri öncül lezyonlarının tedavisinde ablatif veya eksiyonel yöntemler kullanıldığını
sözlerine ekleyen Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, “Tanı ve tedavi açısından daha üstün olan ‘eksizyonel
yöntemler’ daha sık tercih edilmektedir. Eksizyonel tedavi yöntemleri; loop elektrocerrahi eksizyonel
prosedürü (LEEP), soğuk konizasyon (rahim ağzının koni şeklinde bir bölümün kesip çıkarılmasıdır) ve
lazer konizasyonu içermektedir. Rahim ağzı kanserinin tedavisinde ise eğer tümör erken evrede
saptanmışsa genellikle cerrahi tedaviler kullanılmaktadır. İleri evrede tanı alan hastalarda ise
radyoterapi veya kemoterapiden faydalanılmaktadır.” ifadeleri ile açıklamasını sonlandırdı.