Düzce Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Taşpınar, 5 Haziran
Dünya Çevre Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu.
Dünya Çevre Gününün Bu Yılki Teması Ekosistem Restorasyonu
Dünya Çevre Günü’nün, Birleşmiş Milletler’in çevrenin korunmasına yönelik farkındalığı arttırmak ve
insanları harekete geçirmek için kullandığı başlıca araç olduğunu ve çevre duyarlılığını arttırmak
amacıyla kutlandığını belirten Doç. Dr. Fatih Taşpınar, bu yıl ki Dünya Çevre Günü temasının
“Ekosistem Restorasyonu” olarak belirlendiğini ifade etti.
“Her 3 Saniyede Bir, Dünyamız Bir Futbol Sahası Büyüklüğü Kadar Ormanlık Alanını Kaybediyor”
Ev sahibi ülkenin ise Pakistan olarak belirlendiğini söyleyen Doç. Dr. Taşpınar, “Gezegenimizin
ekosistemlerine çok uzun zamandır zarar veriyoruz ve bunun sonuçlarını hep birlikte idrak ediyoruz.
Her 3 saniyede bir, dünyamız bir futbol sahası büyüklüğü kadar ormanlık alanını kaybediyor.
Geçtiğimiz yılda sulak alanlarımızın yarısını kaybettik. Mercan resiflerinin %50’sini şimdiden kaybettik.
Sera etkisi nedeniyle atmosferimiz ısınıyor ve küresel ısınma 1.5°C ile sınırlı kalsa dahi 2050 itibariyle
mercan refilerinin %90’unu kaybedeceğimiz öngörülüyor. Ekosistem kaybı, dünyanın yutaklarını
bozuyor yani doğal temizlenme mekanizmasını dejenere ediyor. Üstelik insanlığın bunu hiç tolere
edemeyeceği bir dönemdeyiz artık. Küresel sera gazı emisyonları üst üste 3 yıldır artıyor ve
gezegenimiz artık bir iklim değişikliği felaketinin eşiğinde. Tüm bunları düşününce, Dünya Çevre
Günü’nün 2021 yılı temasının neden Ekosistem Restorasyonu (#GenerationRestoration) olarak
belirlendiğini anlamak oldukça kolay.” ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler On Yıllık Ekosistem Restorasyonu Hayata Geçiriliyor
Bu yılki etkinlikler çerçevesinde Birleşmiş Milletler On Yıllık Ekosistem Restorasyonu programının da
hayata geçirileceğini dile getiren Taşpınar, “Ekosistem restorasyonu, doğayı sömürmekten doğayı
iyileştirmeye gitmek için hasarın önlenmesi, durdurulması ve tersine çevrilmesi anlamına
gelmektedir. BM tarafından bu yıl Dünya Çevre Günü’nde ormanlardan tarım arazilerine, dağların
tepesinden denizin derinliklerine kadar milyarlarca hektarı canlandırma misyonu olan ‘Ekosistem
Restorasyonu On Yıl’ girişimi başlatılmaktadır. Ülkemizde de bu anlamda, örneğin Marmara
Belediyeler Birliği (MBB), Çevre Mühendisleri Odası ve diğer oda ve birliklerin çeşitli girişimler ve
çağrıları oldu. Hele şu son günlerde Marmara Denizi’nde görülen müsilaj yani deniz salyası sorunu bu
ekosistem restorasyonu hareketinin gerekliliğinin en çarpıcı göstergesi olarak karşımıza çıkmakla
birlikte yanı başımızda bir çevre sorunu haline geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız geçtiğimiz
günlerde, Marmara Denizi'nde görülen çevresel sorun için bir eylem planı oluşturulduğunu bunun bir
çalıştay akabinde açıklanacağını ifade etmişlerdir.” şeklinde konuştu.
“Biyoçeşitlilik Sorunu, İnsanlığın Daha Büyük Sorunlarla Karşılaşması Anlamına Geliyor”
Biyoçeşitlilik sorununun, insanlığın daha büyük sorunlarla karşılaşması anlamına geldiğine işaret eden
Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Dünyamızın kara ve su ekosistemlerindeki bitki, hayvan ve
mikroorganizmalar olarak tanımlanan biyoçeşitlilik doğamızın gücü, bugünü ve yarınıdır. Biyoçeşitlilik
tüm ekosistemin bütünü, özü ve yaşamımızın desteğidir. Aynı gezegende varlığından belki de
haberdar dahi olmadığımız milyonlarca canlı türü ile hep beraber yaşıyor, barınıyor ve besleniyoruz
ve insanlık ise endüstriyi geliştirerek ekonomiyi büyütmek ve daha iyi imkanlar için uğraşıyor. Bu
düzen içinde en önemlisi bizler de sağlıklı ve mutlu olmak istiyoruz. Ancak, doğanın sağlıklı ve dengeli
olması ile insanlığın aslında sağlıklı ve dengeli bir ortamda mutlu bir yaşam süreceği ciddi bir gerçek
olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık, çeşitli faaliyetleri neticesinde ekosistemleri bozup doğal düzeni
bozmaktadır. Covid-19 salgınında aslında dünya çapında bir felaketin, salgının birlerini hangi
arayışlara iteceğini hep birlikte idrak ederken, doğaya verilen geriye döndürülemez hasarların
sonuçlarının insanlığın sonunu getirebileceğini artık çok kolay öngörebiliyoruz. Hasarlı doğamızda 1
milyon bitki ve hayvan türü nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya ve buna yönelik tehditleri ele alma
gereğini çok acı öğrendik.” diyerek açıklamalarına devam etti.
“İnsanlık, Ekosistemleri Korumaz ve Yenilenmesini Sağlayamazsa Sağlıklı Yaşayamaz”
Ekosistemlerin kendi kendilerini yenileme mekanizmalarının bir eşik seviyesi ile sınırlandığını belirten
Doç. Dr. Fatih Taşpınar, “Bu seviye aşıldıktan sonra söz konusu ekosistem doğada normal olmayan
yani alışık olmadığımız etkiler sergilemektedir. Örneğin, buzulların erimesi sonucunda kara
ekosistemlerindeki fiziksel azalma ve buna istinaden canlı türlerindeki azalmanın hatta yok oluşun
ciddi etkilerinin olacağına yönelik simülasyonlar yapılmış, özellikle tarımsal faaliyetlerdeki azalma ve
sorunlar, bunun neticesinde görülecek gıda üretiminde azalma ve açlık tehlikesi en çarpıcı olanlarıdır.
Bir yandan iklim değişikliği ve bir yandan ekosistemlerdeki derin hasarlar geri dönülemez bir seviyeye
ulaşmadan ciddi önlemler alınmalı ve uygulanmalıdır. İnsanlık, ekosistemleri korumaz ve
yenilenmesini sağlayamaz ise sağlıklı yaşayamaz. Kısacası gezegenimizdeki ekosistemlerimiz ne kadar
sağlıklıysa insanlar da o kadar sağlıklıdır. Hepimiz bu ekosistemi yenileme seferberliğinde kendimizce
pozitif bir rol alarak çaba gösterirsek başarılı olabiliriz. Görünen o ki, iklim krizi ve kitlesel tükenme
karşısında önümüzdeki gelecek 10 yıl son şansımız olabilir. Böyle bir karamsar tablonun çok daha iyi
bir hal alması insanlığın el birliği ile çalışmasına bağlıdır. Bu bağlamda herkes Ekosistemi Yenileme
Seferberliğine katılmalı ve gerekli çabayı göstermelidir. Bu duygu ve düşüncelerle herkesin 5 Haziran
Dünya Çevre Günü’nü kutluyorum. ” sözleriyle konuşmasını noktaladı.