GAZETE DÜZCE HABER PORTALI

Meme Kanseri Tanısında İleri Teknoloji İle Doğru ve Erken Tanı İmkanı!

Düzce Üniversitesi Hastanesi Radyoloji Ünitesi’nde meme kanserinin tanısında en gelişmiş medikal görüntüleme sistemleri kullanılıyor. Düzce ve çevresinde yalnızca Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde bulunan Dijital Tomosentez ve kontrastlı mamografi ile meme dokusu üç boyutlu taranarak doğru teşhis ve tedavi imkanı sağlanıyor.

Meme Kanseri Tanısında İleri Teknoloji İle Doğru ve Erken Tanı İmkanı!
27 Temmuz 2022 - 13:05 'de eklendi

Dijital mamografinin meme kanserinin taramasında ve erken teşhisinde kullanılan, düşük doz X ışını kullanılarak meme incelemesini sağlayan özel bir görüntüleme yöntemi olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Dr. Güçlü, “Dijital Mamografi, bir çeşit memenin röntgen filmidir. Klasik mamografiden farkı, normal analog sistemlerde detektör olarak kullanılan mamografi filminin yerine dijital detektörlerin kullanılması ve bu sayede elde edilen görüntülerin dijital ortama aktarılıp işlenerek, mamografi değerlendirmek için geliştirilmiş yüksek çözünürlüklü özel monitörlerde, radyolog tarafından değerlendirilme olanağı sağlamasıdır.” dedi.

Düşük Dozda Daha Hızlı Çekim İmkanı

Dijital mamografinin klasik mamografiye göre avantajlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  “Daha düşük ışın dozu kullanılması ve böylelikle hastanın daha az ışın alarak incelemesinin yapılması, çekim ve inceleme sürecinin daha kısa olması ve elde edilen dijital imajların elektronik arşiv sistemlerinde saklanması ve ileride karşılaştırma için bulup çıkarılmasının çok daha kolay olmasıdır.” şeklinde açıkladı.

Amerikan Kanser Enstitüsü, Dünya Sağlık Örgütü ve Türk Radyoloji Derneği’nin 40-70 yaş aralığındaki tüm kadınların şikayeti olmasa da düzenli olarak yılda bir kez mamografi tetkikini tarama amaçlı yaptırmasını önerdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  klinik muayene ile gerek görüldüğünde daha genç yaşlarda da tarama yapılabildiğine dikkat çekti.  

Dijital Mamografi çekimi hakkında da bilgiler paylaşan Öğretim Üyesi, “Meme iki plastik plaka arasına yerleştirildikten sonra bastırılarak düz hale getirilir ve X ışınları gönderilir. Daha sonra plaka memeden ayrılır.  Memenin ikinci bir görüntüsünün farklı bir açıdan alınabilmesi için, hasta tekrar konumlandırır. Bu işlem aynı şekilde daha sonra diğer meme için tekrarlanarak uygulanır. Hasta ışın verilirken nefesini tutmalı ve hareket etmemelidir. Sıkıştırmanın nedeni hastanın hareketini azaltmak, daha keskin görüntü oluşturabilmek ve düşük doz radyasyon kullanabilmektir.  Mamografi çekimi sırasında memenin baskılanması nedeniyle bazı kişiler hiç ağrı ya da acı hissetmezken bazılarında ağrı eşiğine göre değişen derecelerde ağrı ya da acı hissedilebilir. Ancak bu hissin kısa süre içerisinde kendiliğinden geçtiğinin bilinmesi faydalı olacaktır. Meme hassasiyeti daha fazla olan kadınların mamografi çekimlerini adet dönemi sonrasına bırakmaları yaşanabilecek ağrıyı daha az hissetmelerini sağlayabilir.” şeklinde konuştu.

Üç Boyutlu Tarama Çevrede Sadece Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde

Dijital mamografinin Düzce ve çevre illerde bulunduğunu dile getiren Öğretim Üyesi,  ancak memenin 3 boyutlu olarak taranması imkanını veren tomosentez ve kontrastlı mamografinin (CESM) son yıllarda geliştirilen teknolojiler olduğunu anımsatarak bu çevrede yalnızca Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde bulunduğunu sözlerine ekledi.

Detaylı Değerlendirme Sağlayarak Gereksiz Biyopsi Oranını Azaltmakta

Dijital Tomosentez teknolojisi ile meme dokusunun farklı açılardan mili metrelik kesitler şeklinde 3 boyutlu olarak görüntülerinin elde edilebildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  dijital ortamda elde edilen görüntülerin yüksek çözünürlüklü özel monitörlerle daha ayrıntılı olarak değerlendirildiğini vurguladı.  Radyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Güçlü, açıklamasına şu şekilde devam etti: “Tomosentez, özellikle yoğun meme dokusuna sahip kişilerde dokuların birbiri üzerine binmesi sonucu ortaya çıkan yanıltıcı görüntüleri ya da bu karmaşa içinde dokular arasına saklanmış küçük anormallikleri ve lezyonları tespit etmeye olanak sağlamaktadır. Ayrıca arada kalınan vakalarda detaylı değerlendirme sağlayarak gereksiz biyopsi oranı azaltmaktadır.” dedi.

“Kontrastlı Mamografi İle Yoğun Meme Dokusu Nedeni İle Görülemeyen Kanserler Görülebilir Hale Gelmektedir”

Kontrastlı mamografi (CESM) tetkiki hakkında da bilgilendirme yapan Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  bu tetkikin damardan iyotlu kontrast madde enjeksiyonunu takiben gerçekleştirilen yüksek teknolojili mamografi yöntemi olduğunu ifade etti.  Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  bu yöntemin damar yolu ile verilen iyotlu kontrast madde ile meme kanserinin boyanmasının ortaya konmasına dayandığını ifade ederek “Mamografilerde yoğun meme dokusu nedeni ile görülemeyen kanserler görülebilir hale gelmektedir. Tarama sonuçlarının kesin olmadığı durumlarda bulguları netleştirmede, yoğun meme dokusu olan yüksek risk grubundaki hastalarda daha detaylı bir tarama yapmada, bilinen meme kanseri olan hastalarda ameliyat öncesi değerlendirmede, meme MR endikasyonu olan ancak MR’ın kontrendike olduğu durumlarda ve MR’a giremeyen klostrofobik hastalarda MR yerine kullanılma imkanı sunmaktadır.” diye konuştu.

Alınan Doz Çok Düşük Olup, Kanıtlanmış Herhangi Bir Zararı Yoktur”

Birçok kadının mamografi çekiminde alacağı radyasyondan endişe duyduğuna dikkat çeken Öğretim Üyesi,  “Normal yaşantımızda 3-6 ay arasında doğadan aldığımız radyasyon ya da uzun bir uçak yolculuğunda güneşten alınan radyasyon ile mamografi çekiminden alınan radyasyon aynı miktara karşılık gelmektedir. Alınan doz çok düşük olup kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Dijital mamografi teknolojisi ile bu dozu daha da düşürecek teknikler kullanılmaktadır. Meme kanserinin sıklığı ve erken tanının önemi düşünüldüğünde radyasyonun riski önemsiz kalmaktadır.” ifadelerini kullandı.  

Dijital Mamografi ile bütün meme kanserlerinin saptanamadığını da dile getiren Güçlü,Mamografi, memenin veya kanserin yapısına bağlı nedenlerle meme kanserlerinin bir kısmını en uygun şartlarda yapılsa bile gözden kaçırabilmektedir. Özellikle meme dokusu yoğun olanlarda küçük kitleleri görmek zordur. Meme dokusunun yoğun olduğu kişiler ek olarak yapılacak ultrasonografi incelemesi, son birkaç yıldır kullanıma giren 3 boyutlu mamografi (tomosentez) yöntemi ve gerekirse MR ile desteklenebilir.” dedi.

Meme Kanseri, Tedavisi Olan Bir Hastalıktır”

Meme kanserinin, Türkiye’de ve dünyada en sık görülen ve en sık öldüren kadın kanseri olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Güçlü, bu nedenle tarama yapılmasının önemine vurgu yaptı.  Meme kanseri taraması ile kanseri küçükken ve hastanın veya muayene eden doktorun eline gelecek boyuta ulaşmadan yakalamayı amaçlandıklarını vurgulayan Öğretim Üyesi, bu sayede meme kanserine bağlı ölümlerde azalma sağlandığını belirtti.

Meme kanseri korkulacak değil, tedavisi olan bir hastalıktır.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Güçlü,  “Önemli olan erken saptamaktır. Erken teşhis için düzenli olarak hem elle hem de tarama yoluyla yapılan kontrollerinizi ihmal etmeyin çünkü erken teşhis, hayat kurtarır!” ifadelerini kullandı.

Dr. Öğretim Üyesi Güçlü, son olarak Radyoloji ünitesine desteklerinden ötürü 2015-2022 Dönemi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar,  Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İdris Şahin, Başhekim Prof. Dr. Öner Abidin Balbay başta olmak üzere tüm idarecilere teşekkür etti.

 

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER